Bilinmesi Gerekenler

Diş Beyazlatma

Yaşamın gerektirdiği ve olmazsa olmazı beslenme alışkanlıklarımız; dişlerimizde zamanla renkleşmeler meydana getirir. Bu renkleşmeler çay, kahve , asitli ve boyalı gıdalar tarzı beslenmeden oluşabileceği gibi, tetrasiklin grubu antibiyotiklerin kullanımı sigara, puro gibi alışkanlıklar ve flor fazlalığı v.b. gibi nedenlerden de meydana gelebilir.

Hatta travma veya darbe gelmesi dişin yanındakinden farklı bir renk almasına neden olabilir. Bu tarz renkleşmelerde dişin canlılığı ile ilgili tespitlerin yapılması, gereken tedavi uygulamalarından sonra beyazlatma işlemine başlanması gerekir.

Her türlü beyazlatmadan evvel diş taşlarının temizlenerek, diş çürüklerinin giderilmesi gereklidir. Çünkü çürüklerin tedavisi yapılmadan gerçekleştirilen beyazlatmalar esnasında veya sonrasında geriye dönüşü olmayan hassasiyetler görülebilmektedir. Bu durum; beyazlatma maddesinin çürüğün olduğu yerden dişin içine girmesine, dolayısıyla gereksiz sinir etkilenmelerine ve ekstra kanal tedavilerine neden olacaktır.  

Beyazlatmanın iki türü vardır. Ofis tipi beyazlatma ve ev tipi beyazlatma. Her ikisindede 18 yaş altında yapılmamalıdır. 

Bilinmesi Gerekenler

Dişlerin ve kemiklerin Vitamin K2 ile ilişkisi. K2 eksikliğinde ne olur?

  Başta kemik ve diş sağlığı için dünyada ve ülkemizde yeni idrak edilmeye başlanan K2 vitaminin önemi büyüktür. Kalsiyumun dengeli dağılımı ve arterlerde birikmemesi için belirtilen yiyeceklerin yanında bu vitaminden eksik olanların vitamin K2 MK7 formunun (Natto’dan üretilen) prepat takviyesi ile eksikliklerinizi tamamlayabilirsiniz…

Diş ve genel sağlığımızın olmazsa olmazı vitamin ve minerallerdir. Diş Hekimi Weston A.Price tarafından keşfedilen K2 (o zamanki adıyla “Aktivatör X)” uzun yıllar sonra 2007 yılında K2  Vitamini olarak tescil edilmiştir. Kemik ve dişlerimizin sağlığı için K2 ve D3 vitaminleri tam olmalıdır. Ülkemizde adı pek duyulmamış olan K2 vitamini eksikliği ile karşılaşmamak için bizim ne yediğimiz kadar önemli olan, hayvanların da ne yediğidir.

cow and milk

Eğer hayvanlar meralarda özgürce dolaşıp yeşillikler arasında beslenip güneşten yararlanabiliyorsa K1 vitaminini alıp bunu K2 vitaminine çevirebilirler. Bizde onların sütünden üretilmiş doğal tereyağ, peynir ve yine özgür dolaşan tavukların yumurtalarını yiyebilirsek K2 Vitamini eksikliği yaşamaktan korunabiliriz. İnekler ve Keçiler gibi yeşillikle beslenen hayvanlarda K1 den K2 üretimi mümkündür.İnsanlarda bağırsaklardaki faydalı bakteriler tarafından K1’den K2’ye çok az miktarda dönüşebilir ve bu bizim ihtiyacımıza yetmez.

civciv ve yumurta

Bu yüzden K2 içeren gıdaları (ev yapımı yoğurt, turşu, fermente peynirler, yumurta (sarısında), sürk, ekşimik, çökelek, otlu peynir v.b, kaz ciğeri) tüketmeliyiz.  İlkbahar hayvanların dışarıda daha fazla gezmeye başladığı aylar olduğundan bu aylarda  üretilen süt, süt ürünleri, et ürünleri bölgeye de bağlı olmakla beraber daha lezzetli olabilir.

 

Dr. Kate Rheaume-Bleu Vitamin K2 ve Kalsiyum Paradoksu adlı kitabında;

K2’nin görevi kalsiyumu vücutta hareket ettirmektir. K2 bazı proteinleri aktive eder ve onları kemiklere ve dişlere yönlendirerek kalsiyumun damarlar gibi yumuşak dokularda durup zarar vermesini önlediği gibi bizi diş çürüklerinden, osteoporozdan, kalp ve diğer hastalıklardan, kanserden korur. Antibiyotik kullanmış veya doğal bağırsak florasını bozmuş kişide K2 üretimi neredeyse yoktur (1)   demektedir. Dr.Kate kitabında; Amerika’da  üretilen yumurtadan 2 kat fazla  K2 içeren Hollanda yumurta sarısının incelemesini yayınlamıştır (32.1 mikrogram- %98 MK4, %2 diğer Mk).

Vitamin K2 ve sağlığımız:

Yaşlanma, Kalp sağlığı, Kemik sağlığı, Diş sağlığı, Alzheimer, Kırışıklıklar, Diyabet, Varisli damarlar, İltihaplı romatizma, beyin ve nöroloji sağlığı, kanser, böbrek rahatsızlıkları, doğurganlık, hamilelik,  doğum öncesi, çocuk sağlığı

 

K1 ve K2 vitaminlerinin farkı:

K1 vitamini pıhtılaşmada görev alırken  K2 vitamini kalsiyumun arterlerde birikmesini önler ve kalsiyumu dişlere ve kemiklere taşır.

K1 vitamini eksikliği nadir görülebilir ve belirgin iken,

K2 vitamini eksikliği yaygın görülebilir ve gizlidir. 1 Haftalık K2 den yoksun gıdalarla beslenmede K2 vitamini eksikliği yaşanabileceğini göstermiştir.

Bir başka önemli faktörde hayvanların yetiştiği alanlarında hava kirliliği etkisi altında olmamasıdır. Bununla ilgili detaylar için hava kirliliği konusuna tıklayınız

 

K2 eksikliğini akla getiren durumlar (1):

  • Osteoporoz

  • Damar tıkanıklığı

  • Artan kanser riski (Meme, prostat, karaciğer kanserleri de dahil)

  • Diyabet

  • Varisler

  • Kırışıklıklar

    Get-Rid-of-Under-Eye-Wrinkles-–-Causes-Treatments-Remedies-and-Prevention

  • Diş çürükleri

  • Krohn rahatsızlığı

  • Böbrek rahatsızlığı

  • Ortodonti problemleri

  • Ergenlikte kemik, kas ağrıları

Eğer Vitamin D seviyeniz düşükse K2 den, K2 de eksik ise onunla aktive olan MGP proteini ile D vitamininden fayda göremezsiniz (1). Başka bir deyişle bol bol ev yapımı yoğurt/turşu gibi fermente gıdalar tüketseniz de D seviyenizin eksik olmaması gerekmektedir. Bu ikilinin üst seviyelerde olması arterlerinizi kalsiyum plaklarından korur..

Bilinmesi Gerekenler

Bir diş fırçası, dişlerinizi fırçalarken akıllı telefonunuzdan, haberleri, tweetleri, diş hekiminizle randevunuzu, hava durumunu gösterebilir mi ?

Akıllı telefonlar, giyilebilir teknolojiler derken, diş fırçalarında da büyük gelişmeler oluyor.

     Bluetooth protokolü sayesinde akıllı telefonla haberleşen, Braun Oral-B GENIUS 9000 akıllı diş fırçasını denedik.  Temizleyebilme özellikleri ve plak kaldırma gücü,  ergonomisi benim tarafımdan, teknoloji-yazılım kısmı ise eşim Hakan KONYAR tarafından incelendi. 

  Özet incelememiz şu şekilde: “Oral B Genius 9000″‘de çeşitli fırçalama modları var.

  • Günlük temizleme.
  • Pro temizleme.
  • Hassas bölgeler için temizleme.
  • 3D Beyazlık.
  • Diş eti bakımı.
  • Dil temizleme.

Ortak görüşümüz; çok başarılı bir akıllı diş fırçası olduğu. Yazılım konusunda da etkileyici… 

    Akıllı telefon için aynaya yapışan bir tutucusu var. Akıllı telefon tutucusunu açmak biraz zahmetli. Takarken zorlanabiliyorsunuz ve alt kısmında destek olmadığı için düşürme korkusu olabiliyor. Tutamağın biraz daha geliştirilmesi gerekiyor. Alman mühendislerin güvenliği ön planda tuttuğuna eminiz ama sabah işe yetişmeye hazırlanırken, bu tutamağa telefonu koyup çıkarırken biraz uğraştırıyor. Dikkatli kullanmak gerekiyor.

  Önceden diş fırçalarken 2 dakikalık süre saatler gibi gelirken, Oral-B GENIUS 9000 ile dişleri fırçalarken, “ekranda dişlerimi seyret, hava nasıl, haberlerde ne var” derken 2 dakika yetmiyor haliyle 🙂 Süreyi biraz daha uzatmak size kalmış. Programın ara yüzü kullanışlı fakat 2 dakikada bu kadar çok detayı bir arada incelemek mümkün olmadığından siz menüden hangisini görmek istediğinizi (hava durumu, özlü sözler, haberler, özel fotoğraflarınız, tweetler v.s. ) seçebiliyorsunuz.

   Önce Akıllı telefonunuzla senkronize edip (Oral-B App) yüzünüzü görecek şekilde aynanıza yapıştırıyorsunuz. 

   En yüksek hıza üst düzey bir formula arabasından bile daha hızla ulaşıyor. Hız sevenlere duyurulur. Dişlerinize gereğinden fazla baskı uygularsanız, içerdiği basınç sensörü sayesinde akıllı halka kısmı (Smart ring) renk değiştirip kızarıyor ve motor yavaşlıyor. Böylece şarjlı diş fırçalarında fazla bastırarak dişe verebileceğiniz zarar Oral-B GENIUS 9000′ te kaldırılmış. Yani klasik diş fırçası mı, şarjlı diş fırçası mı, yoksa akıllı diş fırçası mı sorusunun cevabı net : Akıllı diş fırçası. 

 

  Ağzınızın dört bölgesini eşit olarak fırçalamanız için sizi uyarıyor. (İsterseniz bunu altı bölgeye çıkarabilirsiniz). Size uygun fırçalama tekniğini öğrenmek için diş hekiminize başvurmanız gerektiği tavsiyesi doğru bir tavsiye. Çünkü  ağızdaki ortodontik braketler, pekiştirme apareyi v.b. var ise ORAL B FLOSSACTION veya ORAL-B 3D WHITE fırça başlıklarını kullanmamak gerekiyor. Tel ve aparatların çevresini temizlemek için özel olarak tasarlanmış ORAL B ORTHO fırça başlığı kullanmak zorundasınız.

  Dişleriniz fırçanırken akıllı telefonunuzun ekranında alt bölümde önceden seçim yaptığınız üzere haberleri, tweetleri, hava durumunu, randevularınızı görebiliyorsunuz.

   Fırçalama sonunda dil temizleme, ağız çalkalama suyu, diş ipi kullanımı gibi hatırlatmalar da var.

   İşlem bitiminde size bir rapor veriyor. Bu raporları gün, hafta, ay gibi alabiliyorsunuz.

   İsterseniz bu bilgileri diş hekiminiz ile paylaşabilirsiniz.

   Diş Plağı temizleyici fırça başlıkları, doğal beyazlık için fırça başlığı, hassas fırça başlığı gibi başlıkları var.

   Seyahat kutusu iyi dizayn edilmiş. (Başka modelde şarj seyahat kutusunda bir usb girişi bulunmakta. Bu usb şarj seyahat çantası şarja takılı iken başka bir aleti şarj yapmak amacıyla yapılmış.)

   Sabit şarj ünitesinin yanında ise yedek başlıkları koymak için şeffaf kapaklı bir göz bulunmakta.

Cihazın aşırı şarj olmasının önlendiği belirtilmiş.

Detaylı Türkçe kullanım kılavuzu mevcut.

Kalp pili olanlar uyarıları dikkate alıp kullanmalı!

12 yaşı çocuklar için başlık seçerken uyarıları dikkate almalı!

Kullanmaya başlamadan  önce tüm kullanım kılavuzu dikkatle okunmalı, çocuklara okutulup öğretilmelidir.

Bilinmesi Gerekenler

Kimler D vitaminini ölçtürmeli ? Diş-Kemik ve vücutta oluşabilecek 40’tan fazla hastalıktan korunmak için…

D’nin otoritesi Prof. Dr.Holick’ten…

Prof. Dr. Holick Amerika Birleşik Devletlerinde en çok istenen testin 25 Vitamin D testi olduğunu belirtiyor.

Ayrıca son 6 ayında takviye olarak 1000 IU ve üzerinde D vitamini alanlarında D vitamini testi yaptırmalarının gerekli olduğunu, doktorunuzun yardımcı olamaması halinde (çözüme ulaşamamanız )  başka bir doktor aranması gerektiğini açıklıyor.

(1) Prof.Dr.Micheal HOLICK Boston University Medical Center, and director of the university’s General Clinical Research Unit, Bone Health Clinic, and the Heliotherapy, Light and Skin Research Laboratory.
Bilinmesi Gerekenler Fitoterapi

Dişinizdeki amalgam. Civa, vücudunuzdan 40 yılda atılıyor!

“Artık yetişkinlerde amalgam dolguyu hiçbir şekilde tercih etmiyorum, çocuklarda süt dişlerinde (yetişkin dişler gelene kadar olan sürede amalgamı nadiren kullansam da)  amalgam dolgunun yerine kullanılabilecek kompozit rezin dolguları kullanmaktayım. Amalgam dolguların sökümünde hastalarıma kısa bir süre için Selenyum, C vitamini verebilmekteyim . Gerekçem ise aşağıdaki detaylı bilgilere dayanmaktadır.”

Dünyanın birçok ülkesinde amalgam dolgu yasaktır! Ancak Türkiye’de diş hekimlerinin çoğu hala bu çeşit dolguyu tercih ediyor. Son yıllarda, içerisindeki cıva yüzünden birçok hastalığın sebebi olarak gösterilen ‘dolgu’ tartışmalarında hekimlerle toksikologlar farklı düşünüyor.

Rahatsızlığın sebebi siyah veya gümüş dolgu olarak da bilinen ‘amalgam’ dolgu. Amalgam, cıvanın bir başka metalle yaptığı kimyasal maddelere verilen genel ad. Türkiye’de kompozit ve amalgam olmak üzere iki çeşit dolgu malzemesi var. Diş hekimliği fakültelerinde, ağız ve diş sağlığı kliniklerinde amalgam dolgu kullanılıyor. Ucuz olması, kolay kullanımı ve uzun yıllar dayanması sebebiyle diş hekimlerinin yüzde 70’i bu malzemeyi tercih ediyor. Fakat amalgam dolguyla ilgili son araştırmalar ciddi bazı iddiaları gündeme getirdi. Buna göre, kronik birçok hastalık amalgamla ilişkili. Sinir, sindirim, bağışıklık sistemleri gibi hayati fonksiyonlarda etkili oluyorAmalgam dolguyla uzun yıllar yaşamak vücutta ağır metal birikimine yol açabiliyor. Amalgamın MS, Alzheimer, Parkinson, migren, göz, böbrek, cilt hastalıkları gibi rahatsızlıkları tetiklediğine dikkat çeken uzmanlar, söz konusu dolgu malzemesinin acilen yasaklanmasından yana. Konuyu gündeme taşıyan toksikoloji uzmanları geçen aylarda eski Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’a bir rapor sunarak bunun yasaklanmasını talep etti. Ancak bakanın görevden alınmasıyla konu rafa kaldırıldı(1)

Dolgu malzemesiyle ilgili tartışmanın kaynağını içeriğindeki ağır metaller oluşturuyor. En büyük tehlike muhtevasında yüzde 53 oranında bulunan cıva. Gümüş, kurşun, kalay, bakır, çinko gibi çeşitli maddeler de amalgamın diğer yarısını oluşturuyor. İnsanlara cıvayla ilgili en sık maruziyet amalgam dolgudan geliyor. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi Başhekimi ve Toksikolog Dr. Ömer Hınç Yılmaz dolgu malzemesinin vücuda yavaş yavaş yayılarak kronik cıva zehirlenmesine sebep olduğunu söylüyor. Cıvanın vücuttan atılamayan bir nörotoksik madde olduğunu belirten Yılmaz, en büyük tehlikenin solunum yoluyla alınan cıvadan kaynaklandığını belirtiyor: “Diş hekimi, bir miktar cıvayı ve amalgamı alır, karıştırır ve hastanın diş oyuğuna yerleştirir. Böylece amalgam genleşir ve donar. Cıvanın en önemli zararı metalden doğrudan buharlaşmasıdır. Yani katıdan direkt buharlaşıyor. Ve solunum yoluyla ciğerlere ulaşıyor.”

Amalgamın dişe yerleştirilmesi sırasında 6–8 mikrogram cıva buharı açığa çıkıyor. Söküm sırasında ise bu rakam 15–20 mikrograma ulaşıyor. Cıvanın vücuda yayılması sadece buharlaşma ile değil, yeme, içme, çiğneme, fırçalama gibi yollarla da mümkün. Örneğin gıdaları çiğnerken metreküpte 68 mikrogram, durduğu yerde 36, diş fırçalarken 272, diş temizliğinde 504 mikrogram cıva salınıyor. Yani dişle ne kadar çok temas edilirse o kadar çok cıva açığa çıkıyor.

 Cıva 40 yılda atılıyor

Cıva vücuttan atılamıyor ve cıva buharı hücre zarından kolaylıkla geçerek beyne ulaşıyor. Tüm dokulara yerleşen cıva buharı zamanla dokularda birikirse dönüşümü olmayan nörolojik bulgulara sebep olabiliyor. Sindirim yoluyla bağırsaklara ulaşan cıva bağırsaklar tarafından genellikle emilmiyor. Bunda mide asiditesi gibi etkiler de söz konusu. Ve dışkı yoluyla dışarı atılıyor. Ancak ağızda oluşan cıva buharlarının solunum yoluyla ciğerlere gitmesi hayli tehlikeli. Cıva buharları akciğer yoluyla sinir ve hücre zehri olarak kana karışıyor. Böylece diğer organlara hatta beyne giderek zehirlenmelere yol açıyor. Civanın vücuttan atılması için de neredeyse insan ömrünün yarısı kadar zamana ihtiyaç var. Yılmaz’ın yaptığı hesaba göre amalgam dolgunun vücuttan cıva salma kabiliyetini yitirmesi 20–40 yılı buluyor.

Amalgam konusunda aslında iki farklı görüş var. Toksikologlar oda sıcaklığında bile çözülen bir zehrin insan ağzına konulmasının zararlı olduğunda hemfikir.

Türk Diş Hekimleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel, Dünya Diş Hekimleri Birliği (FDI) ve Amerikan Diş Hekimleri Birliği’nin (ADA) son bilimsel raporunu dayanak gösteriyor. FDI 2011 bildirisi ve ADA 2010 raporuna dikkat çeken Yücel, amalgamın zararlı olmadığını dile getiriyor: “Raporda, altı yaş ve daha büyüklerde, dental amalgam ile sağlık açısından oluşan yan etkiler arasında nedensel bir ilişki kurulamamış. Ayrıca 2 araştırmada, 6 yaş ve daha büyüklerde, amalgamın kullanımı ile ilişkili olarak herhangi bir nörolojik sorun ve böbrek sorunu da bulunamamış. Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), bilimsel araştırmalara dayanarak dental amalgamdan açığa çıkan cıva buharının 6 yaş ve daha yaşlı bireylerde cıva ile ilişkilendirilebilecek yan etkiye neden olmadığına karar vermiş. Ayrıca dental amalgamdan oluşan annenin sütündeki cıva buharının bebek için bir risk oluşturmadığına karar vermiştir. Bilimsel kanıta dayalı çalışmalar amalgamın sağlık için güvenli olduğunu ortaya koymaktadır.” Yücel, amalgam konusunda dile getirilen olumsuz görüşlerin toplumun ağız ve diş sağlığı sorunlarını çözmeye yardımcı olmadığı gibi bilakis tedirginlik yarattığını ve soru işaretlerine sebep olduğunu düşünüyor. Dünyada kabul gören amalgamın yerine kullanılabilecek bir materyal olmadığını iddia ediyor.(1)

Fakat A.B.D’de  FDI ve ADA  karşı çıkanlar az değildir. Bunları detaylı okumak isteyenler;

The Mercury Mischief: As Obama Warns of Hazards, The FDA Approves Mercury Dental Fillings

http://www.momscleanairforce.org/how-mercury-poisoning-works/

http://www.toxicteeth.org/FDAmeasurablymisleading.aspx

http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2012/04/10/mercury-poisoning.aspx

linklerine bakabilirler.

   Toksikoloji uzmanı Yılmaz, amalgamla ilgili süregelen tartışmalara Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 12 Mayıs 2011 tarihli 12613 sayılı son kararını hatırlatarak birliğin keskin bir dille uyardığına dikkat çekiyor: “Birlik son raporunda amalgamın kısıtlanması ve yasaklanmasının aciliyetini talep ediyorPlasenta aracılığıyla bebeğe, embriyoya ve fetüse; anne sütüyle de çocuğa geçiş olduğu kabul edilmiş. Ayrıca kararda amalgamın genotoksik (gen hasarı), nörotoksik (sinir hasarı), immünotoksik (bağışıklık hasarı), endokrin (hormon hasarı) oluşturduğu kanaatine varılmış. Birlik, 2020 yılında cıvalı pillerin üretiminin durdurulmasıyla amalgam kullanımının birinci sıraya geçeceğini söylüyor. O yüzden şimdiden önlem alınmalı.”

Peki, herkeste aynı etkiyi yapar mı? Bahsettiğimiz dolgu malzemesi çoğu kişinin ağzında mevcut. Dünya genelinde yılda ortalama 1 milyar amalgam dolgu yapılıyor. Türkiye’de de çok yaygın. Ancak herkeste aynı etkiyi yapmıyor. Muhsin Yağmur’un rahatsızlığında olduğu gibi kısa sürede de ortaya çıkabiliyor, yıllar sonra da… Birçok çalışmada cıvaya bağlı yan etkilerin ortaya çıkması için herhangi bir eşik değer olmadığı belirlenmiş. Örneğin sıfıra yakın maruziyetlerde bile parestezi (duyu sinirlerindeki bozukluk) ve ataksi (kas, kuvvet kaybı, denge bozukluğu) görülme riskinin varlığına dikkat çekilmiş.

Dr. Ömer Hınç Yılmaz, cıvaya bağlı rahatsızlıkların anlaşılmasının çok zor olduğundan yakınıyor. Doktorların bunu anlamasının güç olduğunu, sadece toksikoloji alanında eğitim alanların anlayabildiğini belirtiyor: “Bu tür metallerin vücuda etkileriyle ilgili tıp doktorları eğitim almadı. Cıva vücuda girdiği zaman bir sürü nörolojik belirti verir. Bazılarımız mücadele edebiliyor; ama bizim derdimiz mücadele edemeyenlerle. Hastalıklarda benzer semptomlar verdiği için bazı tahliller yapılır; ama kanda falan cıva çıkmaz. Bazı hastalarda hemen ortaya çıkabilmesinin sebebi genetik yatkınlıkla ilgili. CPOX-4 denen gen poliformizmine sahip kişilerde cıvaya genetik yatkınlık yüksek. Onlarda anında ortaya çıkabilir, diğerlerinde cıva birikmesine bağlı yıllar sonra özellikle nörolojik başka hastalıklar görülebilir.”

En fazla zararı diş hekimlerine!

Diş hekimlerine göre amalgam yıllardır alternatifsiz kalmış bir malzeme. Kompozit dolgu yeni yeni kullanılıyor. Lazerle yapıldığı dönemlerde ışınlandıklarında büzülüp sızıntı yaptığı için pek tercih edilmemiş. Amalgam daha dayanıklı ve 10 yıl gibi uzun ömürlü olduğu için hekimlerin tercihi olmuş.

Dr. Ali Cenk Erdem, kompozit dolgu üzerine tez hazırlamış biri. Konuyu en iyi bilenlerden. Ona göre kompozit dolgu artık amalgamla eşit düzeye geldi: “Kompozitin içerisinde sağlığa zararlı bir madde yok. Ben engelli çocuklar üzerinde çalışıyorum. Amalgam, özellikle hamileler ve engelliler için kesinlikle yasaklanmalı. Son dönemde otizm vakalarında çok ciddi artış var. 1920’li yıllarda otizm vakası 1 milyon canlı doğumda bir iken, şimdi 114 canlı doğumda bir.”

Peki, amalgam dolguya sahip olanlar bu dolguları söktürmeli mi? Erdem, amalgam dolguyu aldırmak isteyen çok sayıda hasta olduğunu ancak herkes için gerek olmadığını belirtiyor. Özellikle 10–15 yılı geçen dolguların sökülmesinden yana. Yeni yaptıracak olanlara ise kompozit dolgu tavsiye ediyor. Amalgamdaki cıva etkisine hastalardan ziyade meslektaşlarının maruz kaldığına dikkat çeken Erdem, ileride diş hekimlerinin bununla ilgili sıkıntı yaşayacaklarına dikkat çekiyor: “Uzun vadeli baktığımızda diş hekimine ve yardımcı personeline zararı daha fazla. Çünkü cıva buharlaşıyor ve solunum yoluyla alınıyor. Fakat diş hekimleri bunun bilincinde değil.”

Cıva, sanayi alanında 200’e yakın iş kolunda doğrudan kullanılıyor. Yasaklanan termometreler ve sızdıran pillerden oluşan zararları malum. Dünya üzerinde yaklaşık 2,5 milyar insanın ağzında amalgam dolgu var. Toksikologlar cıvanın bilinen en nörotoksik, (sinir dokusuna zarar veren) kimyasal olduğunu belirtiyor. Hayvanların ağızlarına yerleştirilen amalgam dolgulardaki civanın kısa süre içinde böbrek, beyin ve bağırsak duvarlarına yerleştiği kanıtlanmış. Araştırmalara göre dört veya daha fazla amalgam dolgusu olan yetişkinler ve iki veya daha fazla dolgusu olan çocuklar, hayatlarının ileriki dönemlerinde önemli sağlık sorunları ile karşılaşıyor. 0,4 santimetrekarelik bir yüzeyi olan tek bir amalgam dolgudan, mekanik aşınma ve buharlaşma yolu ile her gün yaklaşık 15 mikrogram cıva serbest hâle geçiyor. Ağzında 8 dolgusu olan bir kişinin bu durumda aldığı günlük cıva miktarı 120 mikrogramı buluyor.

 

150 yıldır kullanılıyor amalgam dolgu. Tıpta birçok değişim yaşanırken bu dolgu malzemesi yerinde saymış. Türkiye’de amalgam üretimi yok. Genellikle Uzakdoğu’dan geliyor. Daha ucuz olduğundan kalitesiz Çin malları tercih ediliyor. Üretici firmalar da bunun sağlığa zararlı olduğunu kabul ediyor. Öyle ki amalgam kutularının üzerinde kuru kafa işareti ile ekolojik dengeye zarar verdiğine dair işaret var. Durumun ciddiyetine varan ülkeler bu dolgu malzemesini yasaklı listesine çoktan koymuş. 1983’ten bu yana İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, Avusturya, Rusya ve Japonya’da yasak. Amerika’da 5 yaş altı çocuklarda yasak, erişkinlerde ise sınırlandırılarak kullanımı söz konusu. Kanada ve İsviçre’de hamilelerde ve çocuklarda kullanılması yasak. Avrupa Birliği’nin (AB) ise bununla ilgili çeşitli normları var. AB yasalarında bütün diş ünitelerinde, sökülen amalgam dolguların bertarafı için amalgam ayırıcı bulundurma zorunluluğu getirilmiş.

Amalgamla ilgili ortaya atılan iddialara bakarak şunu söylemekte yarar var. Bazı görüşlere göre cıva zararlı olmasına rağmen dişteki amalgam dolgunun vücuda zararı yok! Ancak bilinen bir gerçek var ki cıva insan sağlığına zararlı bir element. Amalgam dolgu yapılırken yanlışlıkla cıva yutulabilir ya da amalgam doğru olarak uygulanamayabilir; tükürük ve kan aracılığıyla vücut sürekli olarak cıvaya maruz kalabilir. Amalgam dolgu zararsız olsa bile sağlığa zararları ile ilgili ciddi şüpheler varken uzak kalmak en doğru seçenek. Ayrıca eğer alerji gibi bir soruna yol açmıyorsa, ağızdaki sağlam, sorunsuz dolguları söktürmeye gerek yok. Çünkü amalgam dolguların sökülmesi daha tehlikeli. Sökülürken cıva açığa çıktığı için dolguların sökülmesi özel şartlarda yapılmalı. Amalgamın vücuttan atılması için gerekli vitamin destekleri verilmeli, nöralterapiyle destek olunmalı. Kısa süre içinde 8-10 amalgamı değiştirmek hastada olmayan şikâyetlere (aşırı yorgunluk, baş ağrıları vb.) yol açabiliyor.

2 ayrı firmanın amalgam dolgu yapımında kullanılan civa likit ürününün fotoğrafı:

civa foto

Cıva kullanımı

Elbette cıvanın tek marifeti diğer metallerle kolayca amalgam oluşturması değil. Normal şartlar altında sıvı hâlde bulunan tek metal cıva. Bu özelliğinin de katkısıyla cıva geniş kullanım alanı bulmuş. Sıvı hâlinde olduğu kadar gaz hâlinde de kullanılıyor. Örneğin floresan lambaların içinde cıva buharı var. Çevreye olan toksin etkilerinden dolayı cıva kullanılan pek çok alanda alternatiflere yönelme çabası varken, çevre kaygısı ile standart ampuller yerine tasarruflu floresan lambalar öneriliyor. Cıvanın kullanım alanlarından bir kısmı; egzoz gazları, böcek ilaçları, içme suları, keçe, kulak burun damlaları, bazı aşılar, hepatit, grip, kontakt lens solüsyonları, çamaşır yumuşatıcıları, deniz ürünleri, pudra, bazı kozmetik ürünler, ahşap koruyucular, yer cilaları ve parlatıcılar.

Amalgam dolguları olanlar nelere dikkat etmeli?

Limonlu ve sirkeli besinler cıvayı çözer. Bu sebeple bunlardan uzak durmalı.

Sakız cıvayı çözer, uzun süreli ve çok çiğneme cıvanın çözülmesine sebep olur.  Sıcak yiyecek ve içecekler de cıvanın çözülmesine sebep olur.

Amalgam dolgunun yol açtığı hastalıklar ve bulgular(1):

Sinir sistemi hastalıkları: Alzheimer, MS, ALS, Parkinson, sinir iltihabı, migren, baş ağrısı, konuşma bozukluğu, ellerde titreme. Bağışıklık sistemi hastalıkları ve romatizmal hastalıklar: Otoimmün hastalıklar (75 kadar hastalığı içerir), enfeksiyona duyarlılık, alerji, iltihaplı romatizma, lupus, mantar.

Sindirim sistemi hastalıkları: Bağırsak sendromu, ülseratif kolit, gastrit, karın şişliği, kabızlık, ishal.

Karaciğer ve böbrek hastalıkları: Böbrek yetmezliği, karaciğer hasarı, kalp hastalıkları, kalp-damar tıkanıklığı, göğüs ağrısı, tansiyon, kalp ritim bozukluğu.

KBB hastalıkları: Sinüzit, kulakta tıkanıklık, kulakta çınlama, koku alma hissinde azalma. Boğazda ağrı ve yanma.

Göz hastalıkları: Görme bozukluğu, renk körlüğü, üveit. Solunum sistemi hastalıkları: Astım, bronşit, KOAH.

Cilt hastalıkları: Egzama, sedef, saç dökülmesi, ciltte kızarıklık.

Hormonal hastalıklar: Diyabet, hipotiroidizm, Hashimoto, kısırlık.

Psikiyatrik hastalıklar: Şizofreni, depresyon, panik atak, uyku bozukluğu, hafıza kaybı, anksiyete, otizm.

Bağırsaklarda artmış hipergeçirgenlik veya “sızıntılı bağırsak” hastalıkları(4)

  • Ibuprofen ve Motrin (Advil, Aleve) gibi iltihap önleyici ilaçlar

  • Antibiyotikler, steroidler

  • Pestisitler

  • Aşılar

  • Amalgam dolgular

  • Doğum kontrol hapları

  • Aşırı mikrop üremesi veya enfeksiyon

  • Parazit enfeksiyonları

  • Aşırı mantar üremesi (Kandida)

  • Alerjen gıda alımı

  • (Pankreatik yetmezlik veya düşük mide asidine bağlı) Sindirim bozukluğu/kötü emilim (malabsorpsiyon)

  • Radyasyon tedavisi veya kemoterapi

  • Stres

  • Yaşlanma

  • IgA yetersizliği

  • Kronik alkol kullanımı

  • Aşırı ağır veya zorlu egzersiz

  • İltihabi bağırsak hastalığı – Crohn veya Ülseratif Kolit

Amalgam diş dolgusu kanser mi yapıyor?(3)

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, amalgam diş dolgulardan salınan civanın kanser yaptığı iddiasının bilimsel karşılığı olmadığını söyledi

Diş tedavisinde kullanılan amalgam dolguların kanserojen olduğu yönündeki iddiayı değerlendiren Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Araştırmalar amalgam dolgulardan salınan civanın, hastalar için hayati risk oluşturabilecek seviyelerden çok daha düşük dozlarda olduğunu göstermiştir. Amalgam restorasyon materyalinin kanserojen olduğuna dair henüz bilimsel literatür bulunmamaktadır” dedi.

Star Gazetesinden Nevin Bilgi’nin haberine göre, amalgam yerine kullanılan maddelerin toksik etkisi olduğuna dikkat çeken Mehmet Müezzinoğlu, şunları söyledi: Ağız arkasında yer alan dişlerin de tedavisinde kullanılmaya başlanan kompozit materyaller, amalgamın alternatifi olarak henüz kabul edilmemektedir. Zira kompozit dolguların toksik etkisi halen çözüm bekleyen önemli sorundur. Dolayısıyla uzun süreli başarısı kanıtlanmış ve daha bio uyumlu bir materyal bulunana kadar amalgam dolgu güvenli bir şekilde kullanılabilecek bir restorasyon materyalidir.”

‘GÜVENİLİRLİĞİ KANITLANDI’

Bakan Müezzinoğlu, Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Diş Hekimleri Birliği, Avrupa Diş Hekimleri Konseyi, Amerikan Diş Hekimleri Birliği, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, ABD Ulusal Multiple Skleroz Derneği, Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi, ABD Ulusal Zehir Merkezi, Yaşam Bilimleri Araştırma Bürosu, Çevre Koruma Teşkilatı gibi bilimsel kuruluşların dental amalgamın güvenilir materyal olduğuna dair çok sayıda yayını bulunduğunu kaydetti(3).

Bilinmesi Gerekenler

Ozon tedavisi

Ozon, tıp ve diş hekimliğinde bir çok tedavide kullanılan analjezik, biyo-uyarıcı ve antimikrobiyal etkileri olan üç oksijen atomundan oluşan bir moleküldür. Diş hekimliğindeki en bariz kullanım alanlarından biri sabit ortodontik braketli hastalardır. Yetersiz temizlemeye bağlı olarak braket ve bantlardan kaynaklı enflamatuvar süreçlerin tedavisinde ve kontrol altına alınmasında kullanılan en geçerli yöntemlerden biridir. Yapılan araştırmalar marjinal gingivit tedavisinde Ozon tedavisinin çok etkili olduğunu ortaya koymuştur. Ozonlu suyla yapılan sulama, ağız hijyeni ve diş eti iltihapının kanıtlanmasında etkili olduğu kanıtlanmıştır.

Ozon tedavisi orta ve şiddetli kronik periodontitisin tedavisinde de kullanılabilen, tedavi etkinliğini arttırıcıdır. Hastanın diş eti ceplerindeki periodontisis kaynaklı iltihabı azaltmada etkilidir.

Ozon tedavisi; yaklaşık beş dakikalık bir uygulama sonrası ağız içinde oluşmuş aftların giderilmesinde, ağrının kalkmasında çok etkilidir. Cerrahi çekimler sonrası ağrı kontrolü ve enflamasyonun giderilmesinde, implant sonrası enfeksiyon kontrolünde, ağız hijyeni iyileştirilmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Call Now Button